3000 yıllık türk tarihinde hakimiyeti ele geçirdikten sonra milletine bırakan tek lider...Mustafa Kemal'i Atatürkleştiren ve onu milli mücadele döneminin diğer tüm paşa ve komutanlarından ayıran en önemli özelliği ise gösterdiği cesaret...

Atatürk Samsun'a çıkmadan önce kafasında ülkeyi kurtarma fikri bulunan tüm paşalar; mevkilerini, makamlarını, Osmanlı'dan aldıkları maaşları, eşlerini, çocuklarını ve mallarını riske atmadan, cekingen, örtülü, gizli hareket ve siyasetle vatanı kurtarmayı ümit ederken, Samsun'a çıktıktan 2 hafta sonra İstanbul'a geri çağrılan ve 1 sene içerisinde de idama mahkum edilip mallarının haczi istenen Atatürk kelle koltukta, alenen ve gerekirse evdeki halıları satın diyebilecek serdengeçtilikte hareket ediyor. Öyle ki Atatürk'ün bu açık ve net tavrı kendisine cephe almayı göze alamayan civar illerdeki kararsızları da milli mücadeleden yana taraf olmaya zorluyor.

Atatürk'ün 23 Nisan 1920 meclis konuşması ve akabinde yaşananlara bir bakalım...

"İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta, hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağı’ na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim!.. " Diye feryat edince, herkesi bir heyecen dalgası sardı. Hiç biri gözyaşlarını tutamıyordu.

Böyle bir irade karşısında kim durabilir ki...

Atatürk; ömrünü cephelerde geçirmiş, bedeni salgın hastalıklardan yorulmuş, baştakilerin taktik, stratejik ve kasti hata ve ihanetleri sebebiyle gözünün önünde nice askerini kaybetmiş, doğup büyüdüğü toprakların anavatandan ayrılışına şahitlik etmiş, ömrünü devletine ve milletine vakfetmiş, tüm entellektüel birikimini, zekasını, anlayış ve kavrayışını nasıl sarsılmaz, yıkılamaz, sağlam temel üzerinde bir devlet kurulur düşüncesi üzerinde yoğunlaştırarak türkiye cumhuriyeti devletini kurmuş çağının ötesinde bir adam.

Sevgi, saygı ve minnetle...
Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık yolunda en büyük lideri... mirasın asla silinmeyecek. Ruhun şad olsun...